Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bak Postacı

Araçtan indi, sürgülü arka kapıyı her zamanki hareketleriyle açtı. Onlarca kutu, evrak arasından bu sokakta yaşayan o insan için olanı buldu. Kapıyı kapattı, etrafına bir göz attı.  Demek burada yaşıyordu. Nereden baksan beş-altı sene oldu görmeyeli diye düşündü. Zaman değiştirmemişti onu. Öfkeliydi belki o zamanlar, şimdi dinmişti. Üç katlı binanın ikinci ziline basmak için hazırlandı. O tanıdık ismi aradı. Yoktu. Yerine mavi gömleği ve siyah ceketiyle sabahın erken vakti arabasına atlayıp işine giden tıraş kokulu bir adamın ismini gördü. İsteksizce bastı. Bir süre ses gelmedi. Sonra açıldı otomatik kapı. İlk adımın apartman boşluğundaki tok sesi, bir kız çocuğunun sevimli sesine karıştı.   -           -  Kim o? Cevap vermeden tırmandı merdivenleri. -             -  Kimmiş kızım? Onun sesiydi. Durdu. Yutkundu. Bir adım daha, yavaşça devam etti. Ufak sohbetini dinledi küçük kız ve annesinin. Kata vardığında şapkası yüzünü örtüyordu. Mesafeli bir sesle doğrudan konuya girdi

28 ARA PAZ PAZ MÜZ

Merhaba, iyi pazarlar. Ben buralardayım. Spotify'ı fulledim, siz de verin 10 lira para mı bu devirde. Gideyim bir kahve koyayım. Çağrı evine dön artık. Özledik.  Ben buralardayım bu  gece, sorusu olan sorsun. Sonra vay efendim kem küm yok. Şarkılar da bu aşağıdakiler. Kadın sesi güzel. Duymak için kavga bile ediyoruz bazen. Yalan mı? Gideyim bir kahve koyayım. Kadın evine dön artık. Özledim.

Pasolig'e hayır!

Sağ tarafta çok iyiydi, övünmezdi ama biliyordu. Tazı derlerdi ona. Takım ataktaydı sağda yerini almıştı yine her zamanki gibi. Delicesine bir gayretle koşuyordu, koşmuyor adeta kaçıyordu. Kaçmıyor adeta uçuyordu. İşte en iyi duran top kullanan oyuncusu serbest vuruş kullanıyor takımın. Ne büyük şans. Gerildi, vurdu… Az farkla, kafası ellerinin arasında onun da. Kendi kaçırmış gibi üzüldü.  Ne çok yoruldu bugün ama değiyor doğrusu, neredeyse öne geçecekler. Bir atak daha. Tecrübeli hücum oyuncusu direğe attı bu defa. Birazcık daha şansa ihtiyaç var diye düşündü. “Olsun!!” diye bağırdı, kendi coşkusunu yansıtmaya çalıştı. Tribünler de sanki bu günü beklemişlerdi. Bir saniye olsun oturmamışlardı. Gelecek zaferin şarkıları başlamıştı şimdiden. Buna bayılıyordu, yüzlerce insanın yürekten bağırışlarının titreşimini boğazında hissetmek çok güzeldi. Son bir atak daha. Maç bitti. Çok çalışmışlardı bugün. O da. Hak etmişlerdi galibiyeti, yüzünden okunuyordu her bir taraftarın haksızlığa

Esin

  Bu sabah saat 8 de kalktım    Kırım tatarlarını aratmayacak çekiklik ve yumukluktaki gözlerimin açılabilmesi için her sabah olduğu gibi iki avuç terkos suyunu yüzüme vurmam şarttı.    Banyodan çıkarken kapının üzerindeki oyuntuda birikmiş tozları fark ettim. Annem haklıymış kapılar silinmeli dedim içimden.   Mutfağa gittim. Aromalarına göre ayrılmış kahvelerin arasından en dandiğini seçip demledim. Acı kahvenin kokusu burnumu yakıp ciğerlerime doldu. Tam o sırada ocağın üzerindeki salça lekesi çekti dikkatimi. Hemen ıslatılmalıydı. Kurursa ovala ovala çıkmazdı. Küçük esin bu sabah formundaydı.  -İçimdeki küçük esin arada sırada hortlayıp aklımı almasıyla meşhur bir anne prototipidir. -   Kahveyi içince enerjiye doyan beden ve gazı alan beyin sıkıntı içinde kendini banyoya attı. Temizlik malzemelerinin boy sırasına dizildiği kutudan yüzey temizleyici ve mikro-fiber bezi kaptığı gibi de kendini kapıları pırkalarken buldu. Beş kapılı minik ev. Nasıl bir mimarsa 50 metre

Düzeltme ve Özür

Merhabalar. Dün yazımın altına Çağrı ile ilgili şaka amaçlı bir yazı yazmıştım ama komik olmadığı için kimse gülmemiş. Öncelikle orada kesinlikle bir eleştiri yok. Fotoğrafların kimisinin daha büyük, kiminin daha küçük olması ve kullandığı puntonun her zamankinden farklı olması nedeniyle takılmaya çalışmıştım. Bunu aramızda geçen günlük dil tadında yapma cesareti göstermemin nedeni ise sitede biz bize olduğumuzu düşünmem ve dışarıdan takip edenlerin sayısının az olduğunu tahmin etmemdir. Bu vesileyle bu durum konusunda da yanıldığımı sitenin istatistik kısmından bakıp öğrenme fırsatı buldum.  Durum bizi aşmış. Söylemeye çalıştığım, yazının içeriği ilgi çekici ve benim de işime yarayacak gibi görünüyor. Beni bilen bilir bir kızla hiç konuşmadan üç dört sene sevdiğim olmuştur. Üstelik bu süre boyunca kullanmadığım organlar hala çalışıyor. Dilim gibi. Söylemeye çalıştığım, en sıkıcı, duyguların en sıradan yaşandığı günlerde blogu açıp bulunduğum ortamdan uzaklaşıyor ve farklı şey

Yeni Yılın Kazandırdıkları

Resim
Kendimi bozmadığımı göstermek için her yeni yıldan önce tüm entelektüel birikimimi bir kenara bırakıp tombala oynarım. Bozuk paralar hazırlanır, numaraların altındaki çizginin varoluşu büyük bir ciddiyetle sorgulanır, numaraların duyulamaması gerekçesiyle sağa sola bağırılır, bilinen plaka numaralarıyla hava atılır ve numara kaçıranların sorunlarıyla sabır sınanır. Bildiğimiz tombala. O akşam da yılbaşına daha bir haftadan fazla olmasına ve gece otobüse binecek olmama rağmen, oyunu çok iyi okumam, bileklerimin yatkınlığı ve daha önceki senelerden geliştirdiğim stratejilerin de verdiği güvenle ikna oldum oynamaya. Bu numara da sürekli çıkıyor, şu numara küfür yiyor, önümdeki 5-10 kuruşlardan oluşan birikinti gel-git yapıyor derken oyun biter gibi oldu. Oyunu biraz önde bitirmemin getirdiği hakaretlerle, masadan kalkıp çantamı hazırladım. Her şeye rağmen beni otobüse bıraktılar. Ancak o zaman oyunu ne büyüklükte kazandığımı hesaplamak için bir fırsat bulabildim. Tamamı bozuk paralar

Sabah

Resim
Uyandı. Saat 5:45… En azından geceden hazırdı giyecekleri: beyaz tişört, üzerine V yaka bir kazak, açık kahverengi bir pantolon, koyu kadife ceketi. Kahve makinesini çalıştırdı. Mavi ışık yanıp söndü. Kapı koluna dayanıp döndü, çıktı. Yüzüne su vurdu. Sanki bilerek vurmuştu. Sinirlendi. Hırsla fırçaladı dişlerini. Aynaya baktı. Saçını görmek için biraz eğildi. Her zamanki hareketleriyle düzeltti. Buzdolabını açtı, kapattı. Bunu sevdiğini düşündü. Raftan bir fincan aldı, biraz süt belki? Alırdı. Uyandığı yere döndü. Sabahları elindeki bu sıcaklığı severdi. Perdeyi açtı, pencereyi de. Sandalyesine oturdu, kahvesini içerken boş yola baktı bir süre. Bir köpek havladı uzaktan. Sanki bilerek havladı. Sinirlendi. Hırsla baktı saate. Kahvesini bıraktı, hazırlandı. Evden çıktı. Bir süre yürüdü ve durağa vardı. Herkes kahvesini içip çıkmış diye düşündü, durakta insanlar vardı.  Ceketinin cebinden paketi çıkardı, bir sigara yaktı. Bunu sevdiğini d

Altyapı Sorunu

Taksiden indiğinde ıslaktı.  Taksileri bile ıslaktı bu şehrin zaten . Yollar ıslak, kaldırımlar ıslak. Aceleyle yürürken telefonu çaldı. Tam da sırasıydı! Telefonu sıkıştırıp boynuna sakin tavrıyla cevapladı, elleri çanta doluydu. “Efendim?” Karşısındaki ses robotikti. Birkaç saniye dinledi. Duymadı. Kapattı. Aptal reklamlar diye geçirdi içinden. İçinden geçerken ufak bir su birikintisinin, yüzüne düşen saçı eliyle yana aldı. Cebini karıştırdı, kenarları yırtıklı kâğıttan peron numarasını buldu. * Numarasını buldu rehberde nihayet. Ne çok olmuştu onu aramayalı. Haksızlık ettiğini düşündü. Haklıydı da. Ne demeye kızmıştı bu kadar sanki? Yeni bir heyecanla yeşil renkli tuşa bastı. Telefon uzun uzun çaldı. Sinirliydi telefonu açan ses bu defa. “Efendim!!” Ne çok olmuş diye düşündü hasretle. Konuşamadı. Denedi. “Merhaba…” * Eli ayağı boşaldı. Bulduğu ilk koltuğa özlemle oturdu. Bir miktar sessizlik sürdü. “Gidiyorum ben” diyebildi. * Gidiyord

Birer satır hoşluk bıraktım buraya

Resim
Ya bu şimdi saçma olacak da.  Şey yani... Adamlar yapmış cidden, bunlar yüzünden kelimelere ihtiyaç duymuyorum.  "Seni seviyorum" değil de araba alsak birbirimize diye düşünüyorum. Sonra bakıyorum, i20 araba değil ki... Üzülüyorum. Bir stepne yakıyorum... Yakmayı da bilmem ki; içime de çekemiyorum.  ... Kaç akçe eder bir araba... Kaç akçe... Kaç orkide yaprağı sığar gönlümün torpidosuna? Ya da kaç. Nasıl olsa yok araban. *: Birer satır atlayarak yazdım ben bunu. Yani satır atlamış olmalıyım. Yoksa böyle bırakmazdım. 

Felsefenin Temel Sorunu

Resim
Bir süredir iş aradığım artık bir sır değil.  İş görüşmelerinde edindiğim tecrübeleri kendime saklayamayacağım ise bir gerçek. Konuya bir iş mülakatında olmaması gereken nedir temel sorunsalıyla başlayacağım. Bir çoğunuzun tahmin ettiği gibi cevap insan kaynakları uzmanı. Peki, kim bunlar? Eli kalem tutan herkesin göreve çağrıldığı ve gelin şu okumuş gençleri bağrımıza basalım parolasından yola çıkarak kurulmuş güzide bir tarikat olduğu en güçlü varsayım. Yeteneklerine gelince kahve içip sandalyede sallanmak suretiyle iki işi rahatlıkla bir arada yapabiliyorlar. Buradan beyinleri üzerinde tam hâkimiyete sahip olduklarını çıkartabiliriz. Bir diğer sıradan insanlara bahşedilmemiş özellikleri ise, özgeçmişiniz üzerinde ellerindeki kurşun kalemi kullanarak karakterinizi düzeltebilmeleri.  Bunu yapabilen bir insanın toplumda herhangi bir sorun yaşaması mümkün olmadığı gibi yapacakları evliliklerin de yüzyıllarca süreceği tahmin edilmektedir.  İş görüşmeleri sırasında adaya sorulan birbirin

14 ARA PAZ PAZ MÜZ

İyi pazarlar, Bu gece tez yazacağıma tam 5 tweet attım, 6 kere gözüme su sürmek için tuvalete gittim, 4 kere kahve içmek için makinenin yanına gittim (sonuncuda bozuk paramın bittiğini fark ettim), 2 şişe su içtim, bir kaç kere hapşurdum, yarım paket peçete sümükledim, sonsuz dakika üzüldüm, 2 dakika güldüm, bir tane yerli grup keşfettim ve 50 dakika onları dinledim. Siz 20 dakika dinlemişsiniz çok mu! +BONUS Geçen hafta için; "hocam vallahi yaptım ödevi, sabah çantama koymayı unutmuşum."

30 KAS PAZ PAZ MÜZ

Hola! Bu hafta da birbirinden lezzetli ve birbirinden İspanyolca şarkılarla aranızdayım. Bu 7 şarkıdan yalnızca ve yalnızca bir tanesi İspanyolca değil. Onun da hangi dil olduğu belli değil, zaten çok da kafa yormayın atın abur cuburu, yoksa kafayı yersiniz. İyi pazarlar not: Ana Moura, 79lu Portekizli "fado" sanatçısıdır. Fado, portekiz halk müziği, kelimenin tam çevirisi yok ancak kader olarak çevrilebileceği söyleniyor. Türk Halk Müziği yanında biraz marjinal kaldı tabi. Hasta la mañana :)

22 KAS PAZ PAZ MÜZ

Serdar'ı geç yattığı bir uykudan uyandırırcasına hunhar, Counter'dan kalma bir akşamın sabahına uyanırcasına sefil, "Tez mi? teze daha var olm" dercesine rahat, kullaklara cilla derecesinde bir liste yaptım. Şaka şaka ardarda dizdirdim, Şöyle elden e.. kulaktan kulağa :)

Pazar Pazar Muzik-1 (16 Kasim)

Resim
Merhabalar.Bugun gunlerden Pazar. Bu ve bundan sonraki Pazar gunleri buradan 5 sarkilik bir playlist paylasacagiz. Goksel yapacak insallah. Normalde bu paylasimi sabah yapip kahvaltinizi bolecektim. Olmadi uyanamadim. Neyse o zaman bi dahaki sabaha demedim oglen paylastim. Evde ve ozellikle yalniz olanlarin guzel bir gun gecirmesi dilegiyle. Bugun kendinize bir playlist olusturun , saatlerce kitap sitelerinde dolasip kitap bakin ama hic siparis vermeyin.  *Kulaklikla dinlenmesi tavsiye edilir.    In Bruges(2008)'den bir kare. *Tiklayinca buyuyor biliyorsunuz.

Gunde sadece 4 dakikanizi ayirarak Nazan Oncel gibi gorunmek ister misiniz?

Resim
Spor salonlarinda harcanan milyonlarca liraya son.Eger siki ve kasli bir goruntuye sahip olmanin tek yolu yuzlerce sinav ve mekik cekmek, bacaklarinizi kaldirmak saniyorsaniz bir daha dusunun. Gencler kusura bakmayin rahatsiz ediyorum sinavlariniz filan vardir sizin. Benim Turkce pop muzige olan ilgim malum. Yine Youtube’un nimetlerini sonuna kadar kullandigim su gunde yukaridaki klibe denk dustum. Sizin de hak vereceginiz gibi klipte Nazan Oncel kivrak danslari ile bas donduruyor. Arada sarkiya eslik filan da ediyo. Keyifli bi klip olmus. Neyse ulkenin gundemi bos yakalamisken sunu araya bir sikistirayim dedim. Not1: Gunde 15 dakinizi ayirabilecek kadar baya bossaniz internetten para kazanmak da mumkun. Not2: Arastirmalarimi biraz daha derinlestirince bir tane de Tarkan ve Emel Sayin isbirligiyle yapilmis sarki buldum. Ne yazik ki henuz klibi yok.

Yine mi nano yine mi çubuk

Resim
Hanıım hanıım bunlar benim yavrularım.  Sarılıp uyuyoruz. Cennet gibi kokuyorlar. Evlat başka bir şeymiş. 

Büyü nasıl anlaşılır?

Resim
https://www.youtube.com/user/OneChilledPanda Bir seyler cikacak gibi.

Benim başıma gelmez

Resim
 Bu tarz olaylar bir araya gelip şirin ama sinsi bir sınıf oluşturuyorlar değil mi :/ Ama hayat böyle değilmiş cidden. İnsanın güldüğü de başına geliyomuş kınadığı da. Daha fazla yazamayacağım ah annem ah :'( ❤️

Her şey mi karşılıklı sanki?

Resim
Pepee çok üzülüyordu lakin, Caillou'nun umru değildi. 

Pelotas

Bugün bir de anımı paylaşmak istiyorum sizlerle.  Geçen cumartesi sabahı çok tatlı bir telefonla uyandım. En yakın arkadaşlarımdan biri beni kahve içmeye davet etti. Çok uzun süredir görmüyordum kendisini acaip mutlu oldum ve koşar adım çıktım evden. Yolda bir telefon daha geldi. Arkadaşım grip olmak üzere olduğu için bana evinde kahve yapmayı önerdi. Kabul ettim ben de. Ev lokasyon olarak cennetin sessiz bir köşesindeydi sanki.  Acaba cocuk beni evine neden çağırmıştı?! Ben kırmızı başlıklı kız gibi sekerek galatanın sokaklarını arşınlarken o kötü emellerini sıraya mı koyuyordu?! Bütün bunların cevabı az sonra sizlerle!!!  Neyse efendim bunların hiç biri olmadı. Ben her zaman olduğu gibi ne ettiysem ne çektiysem dilimden çekecektim.  Küçük ceylan bambi gibi yokuştan aşağı kendimi bırakmışken çok tatlı bir duvar yazısı gördüm. Rengi tipografisi herbir şeysi tam benlikti. Sarı şirin harflerle kocaman "PELOTAS" yazıyordu gri duvar üzerine.   Zamane I phone'lusu olarak bu an

Levrek sezonu

Resim
İtiraf edin, içeride neler döndüğünü hepimiz merak ediyoruz!

Ayıp etmeye geldim

Resim
Born this way..
Resim
Ben Bugün; Uçacak olsa sadece denize konabilecek bir kız Egosu olmayan bir "HOTEL" Yüzyıllar önce toprağın altına girdiği yetmiyormuş gibi, her gelenin sadece dilek karşılığı dua ettiği bir tutsak Ülkesinden kilometrelerce uzağa, sırf yurdum ayyaşının  tekilasına tuz basmaya gelmiş bir meksikalı göçmen Ve hilal taktiği ile oturmadık taht bırakmayacak bir halkın ayak izlerini gördüm.                                                              Ben Pınar Yarışmacı arkadaşlara ille de bir şey dilemem bekleniyorsa, sabırlar diliyorum.

Bu arada heykelimi yaptırıyorum

Resim
Bir insan ne istediğini nasıl karar verebilir? Bizi sürekli belirsizliğe götürüp orada bırakan seçeneklerden birini nasıl yalnız bırakabiliriz.”Acaba nasıl olurdu?” sorusu seçmediklerini rahat bırakır mı er geç.Hayata karşı ciddi kararlar alanlar mevcut . Bu kararları alanlar bizim gibi kıçının üzerine mi oturuyorlar? O esnada ne yiyorlar? Ne içiyorlar? Ne dinliyorlar? Biz böyle sımsıkı sarılmış, alacağımız kararları kafamızda ileri sararken ve hayal dünyamızda karşılaştığımız en ufak bir pürüzde pes ederken, nasıl aldıkları kararlar konusunda bu kadar emin görünmeyi başarıyorlar?Ne bu rahatlık?Bizim bilmediğimiz ne biliyor olabilirler?Yoksa gerçekten kendilerini bile bilmiyorlar mı?Öyle olsa anlaşılabilir çünkü hareketleri.Somut şeyler kazanmış  kişilerin ayak izlerinden yürümeye çalışmaları.Başkalarının yaşamdaki rollerini kendilerinin sanmaları. Ya da herkesinkini aynı. Peki, mutsuz olduklarını anlayamayacak kadar kendilerini tanımayan bu insanlar içinde yaşadıkları dünyayı nası

Bu "uyanıklar"a çok dikkat edin

Resim
Markalaşmış mobilya firmalarının adını kullanan uyanıklar bu şirketlerin marka değerini de arkalarına alıp montaj işi yapıyor. Şirketin ismini kullanarak iş yapmak yasal olmadığı halde uyanıklar bu işin tanıtımını alelade cep telefonuna mesaj atarak tanıtıyorlar. Uyanıklar markaların ismilyle daha 'ucuza' montaj hizmeti sunuyor. Aynı zamanda vatandaşların cep telefonu bilgilerinin de bu uyanıklara nasıl servis edildiği merak ediliyor. Tüketici Derneği Başkanı Aydın Ağaoğlu'na göre bunun nedeni Meclis'te 6 yıldır bekleyen bir kanun...

Abi buraya küfür yazabiliyor muyuz?

Resim
Tepemdeki avize sallanıyor oysa eskiden ne parlaktı yüzüne bakamazdım utanırdım. Büyük depremler geçti üzerinden aydınlatmıyor eskisi gibi hala orada ama karanlık tepemdeki avize. H er baktığımda  sallanıyor.

Düz Mantık

Kendini sorunsuz çalışıyormuş gibi göstermeye çalışan tipler var.Ya da gerçekten öyle olduğuna inanan.Gerçek hayatta maalesef bu tarz fantezilere yer yoktur.Tüm ilişki türleri, yeterli zaman tanındığı takdirde kendi sorununu ortaya çıkartır.Bu süre, alınan ortak kararların sayısının artmasıyla herhangi bir oran ya da mantık olmaksızın azalacaktır.İlişki başında her iki tarafı da etkileyen kararlar alınırken gösterilen hoşgörü,ilerleyen zamanla birlikte olgunlaşır ve yerini gerçeğe bırakır.Tek gerçek çatışmadır ve ilkinden sonra artık geri dönüş yoktur.Daha önce tartıştım bir şey olmuyor diyen birey,tartışmaya eskilerden kalan kırgınlıklarını ceplerine doldurarak gelmeye başlar.Halbuki ne ağırlık yapıyorsun?Başka bir şey olsa üşenir.Her seferinde daha donanımlı gider ve bazen kazanılacak yapay savaşlar yaratılır.Tartışmada çözüm bulmaya değil galibiyete puan verilen bu evrede Son, göz kırpmaya başlar.Ondan sonra sorunsuz çalışmaya devam edebilirler,etsinler.

David Lynch-Good Day Today

Resim