Sabah

Uyandı.
Saat 5:45…

En azından geceden hazırdı giyecekleri: beyaz tişört, üzerine V yaka bir kazak, açık kahverengi bir pantolon, koyu kadife ceketi.

Kahve makinesini çalıştırdı. Mavi ışık yanıp söndü. Kapı koluna dayanıp döndü, çıktı.

Yüzüne su vurdu. Sanki bilerek vurmuştu. Sinirlendi. Hırsla fırçaladı dişlerini. Aynaya baktı. Saçını görmek için biraz eğildi. Her zamanki hareketleriyle düzeltti.

Buzdolabını açtı, kapattı. Bunu sevdiğini düşündü. Raftan bir fincan aldı, biraz süt belki? Alırdı.

Uyandığı yere döndü. Sabahları elindeki bu sıcaklığı severdi. Perdeyi açtı, pencereyi de. Sandalyesine oturdu, kahvesini içerken boş yola baktı bir süre. Bir köpek havladı uzaktan. Sanki bilerek havladı. Sinirlendi. Hırsla baktı saate. Kahvesini bıraktı, hazırlandı.

Evden çıktı. Bir süre yürüdü ve durağa vardı. Herkes kahvesini içip çıkmış diye düşündü, durakta insanlar vardı. Ceketinin cebinden paketi çıkardı, bir sigara yaktı. Bunu sevdiğini düşündü. Yarısına kadar içti, biraz öksürük belki? Öksürürdü.

Otobüs geldi, uzun bir sıradan sonra binebildi. Arkaya doğru ilerlemedi. Müsait bir yerde de inmezdi. Parayı ileri uzatmak da pek âdeti değildi. Ne yalan söylesin, sevmezdi de bu şehri.

Yer buldu, oturdu. Biraz sonra da indi. Biraz daha yürüdü, kapıdan içeri girdi. “Günaydın”, ilk defa konuştu. Masasına geçerken birkaç defa daha konuştu. Çantasını yerleştirirken telefonu çaldı. Sanki bilerek çaldı. Sinirlendi. Hırsla aldı ahizeyi. Donuk bir sesle cevapladı soruları.

Uzun süre masadaki sayfaları karıştırdı. Çantasından eski bir kalem aldı. Bunu sevdiğini düşündü. El yazısıyla bir takım notlar aldı, biraz ara belki? Verirdi.

Mutfağa indi. Raftan bir bardak aldı, çay doldurdu. Dışarı çıktı, rahatsız banka oturdu. Bir sigara yaktı. Sigarayı bırakmazdı. Zaten bu şehri de bırakamamıştı. Ne yalan söylesin, bu işi bile bırakamamıştı.

O esnada kapı açıldı. Topuk sesi geldi önce, sonra şen bir kahkaha. Bu kadını sevdiğini düşündü. Baştan aşağıya süzdü, biraz güzel belki? Güzeldi. Sanki bilerek güzeldi. Sinirlendi. Hırsla kalktı yerinden. Yarım çay pantolonuna döküldü.

Yandı.
Saat 11:35...

En azından geceden hazırdı giyecekleri.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kültür Sanat Kokan Twitter Hesapları

Prag'da 4 gece nasıl olmalı!