Süper babane

 Neriman hanım. 90 yaşında. Zamanında 1.50 olan boyu yaşla beraber biraz daha eğrilmiş, küçük elli, küçük ayaklı, büyük hanım. 

 Kendisi babanem olur. Ben de bayram sonrası babanesini ziyarete gelen bir hayırlı kırmızı başlıklı kız.

 Ancak kendisini ihmal ettiğimi düşünüyor olacak ki duvardan duvara vurdu beni az önce pamuk babanem. 
Önce babamla başladı:

-Ali? Yaşlandın mı sen? (Ali 59 yaşında)

- Yok anne aynıyım işte. (Ali daha bayramda annesinin elini öpmeye gelmiş mevcut yaşından haberdar etmişti oysa)

- Yok yok bir sırtın eğrilmiş senin. 

- ?!! (Zavallı ali) 

- Sen de bana benzedin Ali. Saçların ağarıverdi hemen. Yüzün çöktü. O pufur pufur saçlar püf. Yok. Gitmiş. E. Buna da şükür napıcan. 

- Kilo da almışsın. 

 Güldüm babamın o haline. Gülmez olaydım. Nereden bileyim ibreyi bana doğrultmakla kalmayıp kafamda paralayacağını? NEREDEN BİLEYİM?

- Pınar. Tatil yaramış sana. Yüzün güzelleşmiş. Dışarı çıkamadın heralde güneş falan da göremedin. 

 Gün yüzü görmemi ister esasen. Bu uv ışınlarına karşı bir tutumdur demek istiyor ama yine de saçma sapan geçmiş tatil günlerimi düşünüp alınıyorum. 

- Teşekkürler babane. Seni de iyi gördüm maşallahın var. 

- Yaşlandım demek istemiyorum. 100 yaşına da gelince sorsan diyemem. Elim gözüm kulağım yaşlanıyor da. Ben yaşlanmıyorum işte. Gel yanıma otur özledim. 

  Oturdum yanına. Yılda bi kaç gün görüyor olmanın üzüntüsünü yaşarken o 90 yaşındaki gözler beni nasıl bir özlemle süzdüyse artık kimsenin görmediğini gördü. 

- Bak sen de yaşlanmışsın gördün mü. Saçın ağarmış. 

- Uçları sarardı babane odur gördüğün. (Pınar 24 yaşında)

- Yok yok gördüm ben beyaz görünüyor bana. Al bak. 

 Gördüm. Beyaz. O da beni gördü muhtemelen. Uzun bakıştık. Bir hüzün kapladı sonra bizi. 

- Dur koparalım. 

- HAYIR!

 Vazgeçemedim. Dedim ya uzun bakıştık. 

- İyi iyi koparsan ürer derler zaten. 

 Dağıldım. Neden bu kadar dokundu diye düşünmeye başladım. Zaten bir zamandır hazır asker bekleyen göz yaşlarım doluverdi birden. O kadar da tutmuştum halbuki. Bir beyaz tel mi beni bu hale getirecekti. 

 Derin bir nefes aldım. Yine güçlü kalmalıydım. Başım göğe erecekti çünkü. Bunca yılın emeği ile fezaya bile varabileceğine inanmaya başlamıştım ki bu halimi gören babanem başladığı işi tamamlamaya karar verdi:

- Kızım sen niye üzülüyosun? Ne insanlar var daha evlenmeden beyazlamış saçları!!!

- E İŞTE O BENİM BABANE?!!!

 E tutamadım artık. Başıma da göğe de fezaya da lanet gelsin. 

O beyaz saça da tabi. 
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kültür Sanat Kokan Twitter Hesapları

Prag'da 4 gece nasıl olmalı!