Gumberlatch Korsanı - Bölüm 1
Kimsenin bilmediği bir aksanda konuşuyordu. Üzerinde yalnız
beyaz renkte yırtık keten bir gömlek ve çamurlu bir pantolon vardı. Sesi
telaşlıydı, bir takım adamlardan bahsediyordu. Ara ara iştahla yutkunuyordu.
Kimi zaman heyecan gözlerinden taşıyor, kim zaman vahşet mimiklerinden
okunuyordu. Bir süre sonra sakinleşti, çok geçmeden de sızmıştı ahşap başlıklı
yeşil kanepede.
***
Dürterek uyandırmaya çalıştı. Pek işe yarayacak gibi
görünmüyordu. Normalde de pek işe yarayacak biri gibi görünmüyor diye düşündü,
öylece bıraksam diye düşündü. Belki hiç uyanmaz.
Sıkıcı bir günün akşamüstü karakola gelen bu yamyam kılıklı
denizciyle uğraşmak istemediği çok açıktı. Bir daha dürttü, hala kıpırtı yoktu
patates çuvalında, aslında sağlam bir yumruk savurdu da denebilirdi. Bir kadına
göre hiç fena vurmazdı. Memur Murphy bunu en iyi bilenlerdendi, geçen yaz
neredeyse dayağı yiyordu.
Hah işte kadro tamamlandı, Murphy ve sürekli yanında gezen
sünepe Tom, acaba Tom muydu adı? Neyse, diye düşündü.
- Hey şirin şey, mesain bitmedi mi senin, ne işin var burada?
- …
- Yoksa beni mi bekledin? Ah bu çok dokunaklı… Gördün mü Thomas?
Gevşek bir gülümseme belirdi Thomas’ın suratında. Leila
sinirliydi ama bu mankafaları ve şu lanet denizciyi aynı gemiye koyup gönderme
fikri onu sakinleştirdi.
- Ah sevgili Murphy, evet ben de seni bekliyordum, ne güzel
tesadüf. Baş komiser bu adamı senin sorgulamanı istedi, sanırım o da herkes
gibi senin yeteneklerine güveniyor.
Murphy güvenle gülümsedi.
- Tabi tatlım, ben ve Tom bu adamı icabına bakarız. Sen de bu arada
neden bize birer kahve hazırlamıyorsun?
- Ah tabi, hemen dönerim.
Çantasını aldı ve çıktı. Verlington Park’ı biraz geç
olmasına rağmen hala çok güzeldi. Bu civarın en iyi fırınından bir paket şekerli ekmek aldı, anlaşılan ufak bir kaçamak yapacaktı. Evin yolunu tuttu.
Yorumlar
Yorum Gönder